İradenize Sahip Çıkmanın Zamanı Gelmedi Mi?

Oğuzhan Aygören
3 min readDec 15, 2019
Hayatımızın kontrolünü elimizin altına almazsak bizi kontrol eden güçlerin esiri bir kukladan farkımız kalmaz.
Image credits: https://society6.com/product/brain-puppet-watercolor-colorful-art-mind_print?sku=s6-9781852p4a1v45

Girişimcilik, günümüzde oldukça gündemde bir konu. Ancak girişimciliği yalnızca şirket kurmakla özdeş tuttuğumuzda birçok şeyi kaçırdığımızı farketmek gerek. Girişimcilik aslında bir hayata bakış şekli. İrade sahibi olma ve etki alanını genişletme çabası. Girişimci birey, neyi niye yaptığının farkında olan ve bir şeyleri değiştirme veya yeni bir şey meydana getirme çabasında olan biri. Bunu yaparken öğrenen, gelişen ve paylaşan kafa yapısına sahip biri.

Finansal okur-yazarlık da aynı şekilde bir irade yönetimi ve gelişim meselesi. Bir taraftan sistemin öğrettiği tüketim ve borç üzerine kurulu bir yaşam biçimi var. Öte taraftan üretim ve gelişim üzerine kurulu bir büyüme modeli var. Toplumun genel kesimi dünyanın bize öğretildiği gibi olduğunu ve bu şekilde yaşamamız gerektiğini söylüyor. Çoğu zaman biz de bu tavsiyeyi sorgulamadan alıyor ve buna göre yaşıyoruz. Cevabımız da hazır: “Herkes böyle yapıyor.” Öte yandan hayat her gün bizim ona kattıklarımızla şekilleniyor ve değişiyor. Biz, kendimize göre bir duruş sergilediğimizde dünya da buna göre şekilleniyor. Apple kurucusu Steve Jobs’ın bu konuda hayat dersleri içeren müthiş sözlerini hatırlatmak gerekirse “Eğer hayata karşı duruş sergilemeyi bir kez öğrenirseniz bir daha hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını göreceksiniz.”

Girişimciliğin ve pazarlamanının yeni ihtiyaçlar yarattığı söylenerek bu disiplinler suçlanır. Halbuki tüketim toplumu, insanlarda istek yaratır, arzu oluşturur. Bunu yaparken insanların zayıflıklarını kullanarak tahrik eder, taciz eder, manipüle eder ve baştan çıkarır. İnsanların yapabileceği en iyi şey ise bütün bu baştan çıkarmalara karşı bir duruş ve irade sergilemektir. Bunun için sırf tüketmek için satın almak yerine başka bir üretim ve faydalı bir iş için kullanmak üzere satın alım gerekir. O zaman harcama ve yatırım arasındaki farkı da anlayabiliriz. Sadece keyif veya haz duygusuyla yapılan tüketim olan harcama yerine bize bir beceri veya üretim imkanı sağlayan yatırımı daha çok öğrenebilir ve bunun için daha çok çaba harcayabiliriz.

Özgür iradeyi sorgulayan bir denemesinde Nurullah Ataç’ın yazdığı gibi bizi esir eden şeyler dışarıdan bize dilediğini yaptıranlar değil. Tam tersine bizi içeriden kelepçeleyip ele geçiren duygularımız, tutkularımız ve çıkarlarımız. Kendimizi özgür zannedip bizi tüketmeye teşvik eden reklamlar, indirimler ve promosyonlar sonucu istediğimizi alabilme duygusu bize kısa vadede haz verirken aslında bu duyguların bize hükmettiğinin ve uzun vadede bizi birikim hedeflerimizden saptırdığının farkında olmak gerek. Dünyanın en büyük yatırımcısı Warren Buffet da bununla ilgili tam şunu söylüyor: “İnsanların çoğu harcadığından geri kalanı biriktirir. Ancak asıl olan biriktirdiğinizden geri kalanı harcamaktır.”

O zaman girişimci kafa yapısına sahip olmak için ilk yapmamız gereken çelik gibi bir iradeye sahip olmaktan geçiyor. Aslında insanlar bunun için ne yapılmasını gerektiğini biliyor ancak uygulamaya gelince cayıyor. Herkes sağlıklı olmak istiyor. Ancak çok az kişi bunun için gerekli şekilde besleniyor, uyuyor, hareket ediyor. Biz hayata karşı bir duruş sergilemezsek hayat bizi kontrol ediyor. Hayatın kendisi bir çaba ve mücadeleden ibaret. Akıntıya kapılmadan ve heyecanı hiç kaybetmeden ideallerimize ve hayallerimize sahip çıkma mücadelesi. Bunun için size önerim çok basit egzersizlerle işe başlamanız. Şu anda yediğiniz, içtiklerinize bir bakın. Besleniyor musunuz yoksa tıkınıyor musunuz? Tv’de izlediklerinize bakın. Size bir şey öğretiyor, zenginleştiriyor mu yoksa sizi daha umutsuz ve karamsar mı yapıyor? Unutmayın, yediğimiz, içtiğimiz, izlediğimiz, konuştuğumuz, okuduğumuz her şeyin bir bileşenine dönüşüyoruz. Seçim sizin.

--

--

Oğuzhan Aygören

Assistant Professor of Marketing, Entrepreneurship and Innovation at Boğaziçi University